Mecnûn düşünde gördü Leylâ’yı bir gece: Ve sen, şehirlerini benim ülkeme kurdun,Pâyitahtını benim yaralı kalbime.. .Seni bir kan pıhtısı gibi elimde tuttum. İnsafsız rüzgârlar uğradı yurduma: Yağmur kar ortasında bir çöle düştüm,Kum fırtınasında tutundum saçlarına... Sen uykudaydın, ben kâbuslar gördüm. Buğday tarlalarına kızgın alevler düştü: Çıplak ayaklı çocuklar savruldu her yana, Çıplak ayaklı yıldızlar gibi darmadağın... Ne olur beni de kat, beni de kat dualarına. Seni düşümde gördüm, tam altı yıl önce: Ve sen, gözlerini giyindin Asya ceylanlarının, Ak sakallardan miras bir huzur yüzünde... Gezinip durdun içinde bütün damarlarımın. Benim yüreğim mahşer, senin gönlün sırat: Zalim bir korku boğazlar sevincimi, Gözlerim karanlık benim, senin gözlerin hayat. Gözlerim hiç görmesin gittiğini... Ki o Selçuklu şehri seni bırakır mı bilmem: Lacivert göğünde gözlerin, bir muska gibi dururken, Vakitsiz düşer toprağa kırkikindi yağmurları. Bin yıllık Medrese, yeni bir Eylül’e soyunmuşken... Yıldızlara söyle seni geri getirsinler: Onlar bilir benim çekik gözlü yüreğimi. Geçmişin saçından tut, sana yol göstersinler, Yıldızlar bilir benim gökçe soylu düşlerimi... Ankara, 2003 Gökşad |