Milli Merkez’in Başarıya Ulaşması İçin İlk Adım |
![]() |
![]() |
![]() |
Türkiye soğuk savaşın etkilerinin en derin hissedildiği ülkelerden biri olmuştur. Bu etkinin acı bilançosu , binlerce vatan evladının toprağa verilmesi ve iç savaş olarak karşımıza çıkmıştır. Bu dönemi yaşamamış ama anlatılanlar ve okuduklarımla az çok tanıyan biriyim. İnsanların söylediği bir sözle , giydiği kıyafetle kutuplaştığı hatta saç ya da bıyık şekline göre düşmanlaştığı bu dönemi yaşayanlardan duyduklarımız; yeni nesillere ibret olmalıdır. Bu dönemi, hızlı bir ülkücü olan babamdan pek dinlemedim. Birçok arkadaşını toprağa erken vemiş biri olarak o dönemleri pek anlatmazdı. Belki de hatırlamak istemiyordu. Ağabeyimden dinlediğim, kendisi henüz 7 yaşında iken arabamızın tarandığı ve babamın pusuyu farketmesi ve arabanın içine eğilmeleri sonucunda pusudan yara almadan kurtulmuşlardı. Geçmiş zamanı daha çok annemle konuşma fırsatımız olmuştur. Annemin bizzat tanıdığı 4 kişiyi sizlere tanıtmak istiyorum. 1978’in 19 Ekimi. Annem duyduğu bağrışmalar üzerine evimizin balkonuna çıkmış. Koşan bir genç ve arkasından arkasında en az 100 kişiyi dehşet içinde görmüş. Annemin anlatımına göre delirmişcesine bir kalabalık, bir gencin peşinden koşuyormuş. Genç adam , kalabalıktan kurtulmuş arasını iyice açmış. Tam o sırada ara yoldan çıkan bir katil , heybetli uzun boylu bu gencin önüne çıkmış ve orda onu savunmasız bir şekilde bıçaklamış. O çınar gibi genç orda düşmüş. Bu genç annemin meslektaşı öğretmen Veli Erdal Vahapoğlu idi. Kadirli Ülkü-Bir’in Yönetim Kurulu üyesiydi ve şehit edildiğinde 26 yaşındaydı. Çalıştığı Rasim Ünal Ortaokul’undan ders çıkışında kendisine pusu kurulduğu ve olayın böyle geliştiği bilinmektedir. Ortaokulda matematik öğretmenim olan Ayşe Vahapoğlu’nun kardeşiymiş. Ayşe Öğretmen yoksul öğrencilere maddi yardım eden hatta ışık gördüğü gençlere ücretsiz ders veren yardımsever bir öğretmendi. Ne var ki yüzü pek gülmezdi. Kardeşinin bu acı ölümünü öğrenince bunun neden böyle olduğunu çok iyi anlıyorum. Ateş düştüğü yeri yakmış, kardeşi öldürüldüğünde annesinin saçı bir gecede bembeyaz olmuştur. Bu olaydan 3 gün sonra 22 Ekim 1978 günü Kadirlili ülkücü Ahmet Teyfik Pampal, Adana’da tarih öğretmenliği yaptığı Endüstri Meslek Lisesine görevini icra etmeye giderken silahlı saldırıya uğrayarak öldürülmüştür. Üniversite yıllarından babamın arkadaşı olan ve teyzemle birlikte yerel bir dergi çıkarmış olan Pampal’ı annem çok mazbut , vatansever ve saygılı biri olarak yadetmektedir. Şehit edildiğinde kendisini tüm tanıyanlar gibi ailem de çok üzülmüştü. Aynı toprakta büyümüş , aynı havayı solumuş vatan evlatlarını bir bir toprağa verdiğimiz günler tüm sıkıntıları ile devam ederken ailemize bir başka üzücü haber daha gelmişti. 25 Aralık 1978 günü Diş Hekimi Recep Güveloğlu, Kadirli’de işyerinde uğradığı silahlı saldırıda şehit edildi. Babamın yakın arkadaşı olan Güveloğlu solcu olarak bilinmekteydi. Annem, babamın Güveloğlu’nun öldürülmesine çok üzüldüğünü, ağladığını ve “Dünya’da bir güvenilir insan varsa oydu” dediğini anlatmaktadır. Ne var ki babam, o zamanın koşulları gereği arkadaşının cenazesine bile katılamamıştı. Yine o zamanın acı raconlarından biri de kana kan mantığı imiş. Bir öğretmene karşı bir öğretmen , bir avukata karşı avukat, bir hekime karşı hekim mantığı varmış. Kutuplaşmayı ve kardeş kavgasını tırmandıran bu mantığı zamanının koşulları içinde değerlendirmek gerek. 40 yıl öncesi, günümüz gibi iletişim çağı değildi. İletişimden kopuk o dönem , kışkırtmalara uygun bir ortam hazırlıyordu. Okumuş aydın insanlarımızı birer birer sonsuzluğa yolcu ediyorduk. 17 Mayıs 1979 günü ailemize acı bir haber daha geldi. Babamın arkadaşı ülkücü Doktor Hüseyin Kabasakal, Ceyhan’daki nişanlısını ziyaretten döndüğü evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda şehit edilmiştir. Rahmetli Hüseyin Kabasakal , yoksul bir ailenin umudu olarak binbir zorlukla bitirdiği Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş memleketi Kadirli’de hekimlik yapmaya başlamıştı. Babasının vasiyeti üzerine her Cuma günü, yoksul hastalarına ücretsiz muayene yapmaktaydı. Kadirli Hekimler Odası’nın toplantısında kendisine haksız rekabet yaptığı ya da siyasi amaçlar için böyle birşey yaptığı eleştirileri yönetilmiş, kendisi de buna cevaben “bana babamın vasiyetini tutma diyorsanız, bunun vebalini üstleniyorsanız yapmayayım ama ben yine yoksullara bakmayı başka günlere dağıtır yine ücretsiz bakmaya devam ederim” demiştir. Kendisini tanıyan ailem, yardımseverlikten ötürü ve baba vasiyetine önem verdiği için bunu yaptığını biliyordu. Cenaze törenine katılan annem, annesinin ve kızkardeşinin kendisini yerden yere attığı o anları hiçbir zaman unutamadığını söyler. Bir çocuk ne emeklerle büyüyor ve nasıl bir anda yokediliyor? Bunun üzerinde herkesin düşünmesi gerekir. Tanrı insana evlad acısı yaşatmasın. Kadirli halkı; rahmetliyi unutmamış, Kadirli’nin en büyük parkına rahmetlinin adını vermiştir. Ailemin tanıdığı bu dört vatan evladı gibi binlerce vatan evladı, 1980 öncesi gencecik yaşta toprağa verilmiştir.Mutlaka her birinin birbirinden acıklı bir hikayesi vardır. Her birinin acısı hepimizin acısı olmazsa , Türk Milleti birleşemez. Annem bu insanlarımız için “ hepsi vatansever , Atatürkçü , halkını milletini seven ve onlar için fedakarlıkta bulunan insanlardı “ der. İnsanların sokağa çıkamadığı , birbirlerini sebepsiz yere öldürdüğü günlerden kurtarıp , kardeş kavgasını bitirdiği için 1980 askeri darbesini savunur. İnsan, huzur içinde yaşamak ister. Hürriyetleri kısıtlanan insanlar, huzurlu değildir. Bu sebepledir ki özgürlüklere kısıtlama olan ülkelerden insanlar kaçmaktadır. Türkiye’de Gezi Parkı sonrası gelişen halk ayaklanmasını birkaç nedene bağlamak olasıdır. Bunlardan en önemlileri; AKP’nin karşı devrim hamleleri sonucunda hürriyeti kaybedeceklerine inanan insanlar, milli değerlere ve bayramlara olan düşmanca tutumu akabinde Türk adını Anayasa’dan çıkarmaya yeltenilmesi ve hükümetin siyasi rakiplerine uyguladığı hukuksuzluklar sayılabilir. AKP, halkın taleplerine kulak asmalı, halkı bizden olanlar ve olmayanlar olarak ayırmayı bırakmalıdır. Bugünlerde Milli Merkez adında bir oluşum kurulmuştur. AKP’nin izlediği küresel odaklara göbekten bağlı siyasete karşı milli , bağımsızlıkçı ve hürriyetçi aydınların “ Atatürk’te Birleştik “ şiarı ile insanları ortak paydalarda birleştirmeyi amaçlamaktadır. İlerde siyasi oluşuma dönüşeceği sinyalleri veren Milli Merkez’in soğuk savaşın siyasi olarak böldüğü halkımızı milli bir çatı altında birleştirmek istesi çok yerinde bir tavırdır. Bunu Milli Merkez ya da MHP ve CHP yapmalıdır. Ne var ki ölen ve kutuplaşmış binlerce insandan sonra bunu sağlamak o kadar kolay değildir. Bu sebeple, söylemden öte giden ciddi çalışmalar yapılmalı, hassasiyetler ortadan kaldırılmalıdır. Bunun için ilk adım, sağdan ve soldan öldürülen suçsuz insanlarımızı vatan şehidi ilan ederek atılabilir. 22.6.2013 ACS |