Fırat Kalkanı’ndan kim rahatsız? |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() Bütün bu gelişmeler süregelirken Türkiye kuşatılmaktaydı. Avrupa Birliği, 1990 yılından sonra Rusya ve Türkiye’yi kuşatmaya yönelik hamleler yaptı. Yunanistan ile Ege’de başlayan kuşatma, 2004 yılında Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin AB’ne alınmasıyla Doğu Akdeniz’de devam etmiştir. 2007 yılında Bulgaristan’ın AB’ne girmesi ile Türkiye’nin batı ve güney cephesi tamamen AB tarafından kuşatılmış oldu. Türkiye, bu tehditi bertaraf edebilmek için AB’ye üye olmak ve içerde bulunmak istedi. Bu nedenle, AB ile olan müzakareler hızlandırıldı, hiçbir ülkeden istenmeyen çok ağır yaptırımlar dahi kabul edildi. Ne var ki AB, Türkiye’yi sadece oyalıyordu. İkinci Köfrez Savaşı’ndan sonra İkinci İsrail olarak nitelenen Kürdistan, Irak’ın Kuzeyi’nde, ABD’nin desteği ile kurulmaya başlandı. 2003 yılında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD Eski Dışişleri Bakanı Collin Powell ile imzalamış olduğu gizli anlaşma ile Türkiye’nin Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt Devleti’ni tanıyacağını sözü verildi. Aynı anlaşma ile Türk askeri, Kuzey Irak’tan çekildi. Türk askerinin Kuzey Irak’tan çekilmesi ardından, bölgede binlerce PKK’lıyı şehir savaşları üzerinde eğiten kamplar kuruldu.Bu kamplarda eğitilenlerden bir kısmı daha sonra Türkiye’de hendek çatışmalarında ve canlı bomba olarak kullanıldı.
Sonuçta, Güneydoğu sınırlarımız 300 km Barzani ve 900 km PKK’nın denetimi altına geçmişti.Doğu Anadolu’yu kendi toprağı olarak anayasasında tanıyan Ermenistan ve mezhep çatışması sebebiyle ilişkilerimizin gergin olduğu İran dışında başka çıkış kapımız kalmamıştı. Bir de buna, ülke içindeki vatan hainlerinin Rusya ile Türkiye’nin yakınlaşmasını engellemek için yapmış olduğu kışkırtmalar ve uçak düşürme olayı eklenmişti.Böylece, Türkiye kuşatılmış ve yalnızlaştırılmış bir ülke halini almıştı. Kürt koridoru ile ne yapılmak istenmektedir? Genel hatları ile şöyle sıralanabilir. 1 Bölgedeki bütün devletleri istikrarsızlaştıracak bir çıban başı oluşturulmak istenmektedir.Böylece İsrail’in güvenliği sağlanacak ve bölgedeki erk kaynakları ABD’nin denetimine geçecektir. 2 Ulus devletler küçük devletçiklere bölünmek istenmektedir. Böylece ordusuz, kaynaklarına sahip çıkamayan, parçalanmış ve birbirine düşman devletçikler oluşturulacaktır. 3 Boydan boya Türkiye’nin güneyine PKK şeridi çekilmek suretiyle Ortadoğu’ya açılması engellenmektedir.Türkiye güneyden boğulmak, kıskaca alınmak istenmektedir. 4 PKK/YPG’yi lojistik olarak destekleyen Batılı devletler, bu bölgelerde resmiyet kazanan Kürt kantonlarını daha ağır silahlarla besleyecektir. Bu yapıların, Fırat ve Dicle sularını ele geçirmek için Güneydoğu’da tertiplenen bir isyan ile Karadeniz’e kadar ilerlemesi sağlanabilir. 5 Ortadoğu, savaşlar ve göçler sayesinde Müslümanlardan boşaltılmak istenmektedir. Bölgedeyi terk eden insanlar İŞİD ve PKK bölgelerine dönmek istemeyecektir. 6 İŞİD bahanesi ile Peşmerge’nin ele geçirdiği bölgelerdeki taşyağı kaynakları, bu koridor üzerinden Akdeniz’e açılacaktır. “Kuzey Irak’ta Kürt Devleti’ne karşı değildik ki Kuzey Suriye’de olalım” ve “Rus uçağının düşürülmesi emrini ben verdim” diyen Ahmet Davutoğlu görevden ayrılmak zorunda kalmıştır. Türkiye, bu gelişmelere karşı 2015 yılından itibaren Güneydoğu’ya başladığı tank sevkiyatı hızlanmıştır. Ergenekon-Balyoz döneminde, tertiplerle hapishaneye atılan askerlerin ve siyasilerin yoğun çabası sayesinde Rusya ile ilişkiler düzeltilmiştir ve Türkiye’nin Suriye’de oluşan koridora müdahil olmasının önü açılmıştır.İşte tam bu dönemde yani 15 Temmuz 2016 tarihinde, FETÖ destekli bir darbe tertiplenip Türkiye’nin siyasi dengeleri değiştirilmek istenmiştir. Oluşturulmak istenen koridora teslim olacak siyasi kadronun göreve gelmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki Atatürkçü subayların ve halkın darbeye direnmesi ile engellenmiştir.Türkiye’nin bu darbe girişimine vermiş olduğu cevap; ordusunun en güçsüz sanıldığı dönemde, Gaziantep’in fethi olan 20 Ağustos 2016 tarihinde, Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlatmak olmuştur. Fırat Kalkanı Harekatı, bölgede en çok Amerika’yı, işbirlikçilerini ve Kürtçüleri rahatsız etmiştir. Bu sebepledir ki halkın harekata tam destek vermesini engellemek için yoğun bir siyasi propoganda faaliyetlerine girişmektedirler. HDP/PKK taraflarları, Kürtçüler, liboşlar, Amerikancılar ağız birliği yaparcasına harekat aleyhinde dezenformasyon yaymakta, kafa karışıklığı yaratmaktadırlar. Böylece halkta tepki oluşması hedeflenmekte, iç cephe zayıflatılmak istenmektedir. Türk Ordusu’nun geri adım atması bu şekilde sağlanmaya çalışılmaktadır. İŞİD ile PKK/YPG savaşırken destekleyenler, İŞİD ile Türkiye savaştığı anda hiçbir destek vermemişlerdir. Hatta Türkiye’nin İŞİD’i desteklediği yönünde yalan haberler yaymaktadırlar. İŞİD’in askerlerimize yapmış olduğu söylenen, insanlık dışı vahşet videosu düne kadar İŞİD düşmanı olduğu söylenen PKK taraftarları tarafından kamuoyuna yayılmaktadır. Yine işbirlikçi bazı solcular, düşmanın propogandasına alet olup şehit haberlerini topluma yaymaya çalışmaktadırlar.Aynı kişiler ve haber kuruluşlarının, PKK saldırılarında şehit olan askerlerin ve polislerin adını anmazken Suriye’de şehit olan askerleri gündemde tutması dikkat çekicidir. Türkiye, Rusya ve İran ile 21 Aralık 2016’ta Moskova’da yapmış olduğu anlaşma sayesinde sağlanmakta olan alan hakimiyetine bölgesel ve siyasi destek sağlamıştır. Gerçek şudur ki yukarda bahsedilen kuşatmayı yarmak için bu harekat yapılmalıdır hatta bu harekatı yapmak bir gerekliliktir.Ordumuz savaşta iken Fırat Kalkanı’na şu veya bu sebepten karşı çıkmak iç cepheyi zayıflatmaktır. Büyük Taarruz sırasında Yunan Ordusu ya da padişah lehine bildiri dağıtmaktan farkı yoktur, düşmana hizmet etmektedir. Kürşat Yılmaz 26.12.16 |
< Önceki | Sonraki > |
---|