Farkın arkasında olan halk olmak |
![]() |
![]() |
![]() |
“FARKIN ARKASINDA” OLAN HALK OLMAK! “YA DÜN YA DÜNYA” sloganının altında ki gerçekleri anlatan bir yazı yazmıştım daha önce. Şimdi ise “TALAT VARSA BENDE VARIM Çünkü beni Türkiye’ye bağlıyor” sözündeki samimiyetsizliğe değinmek istiyorum. İlk önce Talat’ın bu sloganından önceki, referandum döneminde ki tutumuna bakalım. Türkiye Hakkında ne düşünüyordu. “Türkiye, AB için Kıbrıs'ı feda etmez" deniyor. Neyi feda edecek? Türkiye'de bir yanlış anlayış var; "Kıbrıs'ı feda edemeyiz". Nereden buldun da veriyorsun? Kıbrıs senin değil ki. Fethetmedin ki Kıbrıs'ı. Kıbrıs Türkiye'nin değil. Türkiye Anadolu'nun ücra bir köşesinden daha çok yardım yapmıyor mu Kıbrıs'a? Metresi işte. Kendi çocuğuna yapmıyor, metresine yapıyor. Biz kendimizi Türkiye'nin metresi gibi hissediyoruz. (Vatan Gazetesi - 10 Aralık 2003)” Kendini metres olarak gören Talat, birden bire neden Türkiye’ye bağlanmanın var olma nedeni olmasını savunur hale geldi dersiniz? Çünkü artık Türkiye’de de kendisi gibi düşünen bir iktidar var. KKTC’yi tanımayan fakat aynen Talat gibi tanır gibi görünerek Cumhuriyetin temellerini sinsice kazan bir iktidar var. Daha önceki iktidarlar Cumhuriyeti kurdurmuş, Kuzeyde ki Türklerin bağımsızlığını tüm dünyaya kabul ettirmek için kurulan Cumhuriyeti ilk tanıyan da yine onlar olmuştu. Bu cumhuriyet kurulurken ağlayan ise Talat olmuştu. Şimdi ise kendisini Türkiye’nin metresi gibi gören Talat Türkiye’ye bağlanmayı istemektedir. Dün metresiydi, bu gün ise her halde “kuması” olacaktır. Zira metreslikten ancak kumalığa terfi edebilir. Her iki halde de bu slogan Talat’ın nasıl bir korku yaşadığını anlamamız açısından önemlidir. Bu kadar samimiyetsiz, Türk milletine bu kadar kin ve nefretle yaklaşan bir kişi’nin nasıl olup da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bekası için çalışabileceğine inanır, Bağımsızlık için kan dökmüş bir neslin evlatları. Ve o kişinin Türkiye’ye bağlanmasını istemesinde samimi olduğunu düşünür… Kaldı ki bu kişi, kanlarıyla bu toprakları vatan yapan o neslin anavatanına dil uzatabiliyor, “Kıbrıs senin değil” diyebiliyor. Kendisini anavatanına ait görmüyor. Kendisine Türk denilmesine tahammül edemiyor. “KIBRISLI” olmayı Türk olmaya tercih ediyor. Peki, bizler hala bu kendisine Cumhurbaşkanı sıfatını bile yakıştıramayan, Toplum Lideri olduğunu defalarca dış temsilcileri kabulü sırasında, Cumhurbaşkanlığı forsunu, bayrakları indirerek ispat etmiş olan bu yabancıyı Cumhurbaşkanı olarak seçecek miyiz? “YA DÜN, YA CUMHURİYET” diyerek bende O yabancının sloganını değiştiriyorum. Dünyada kabul görmek için önce biz kendimizi kabul etmeliyiz. Önce biz kendi egemenliğimize sahip çıkmalıyız ki dünya da bizi, biz olarak kabul etsin. Aksi takdirde bizi sindirmeye hazır bekleyen Rum’un azınlığı olmaktan, hatta azınlıktan da öteye Helenleşmeye doğru gideceğimizi unutmayalım… Sandık başında, kendi kaderimizi oylayacağımızı unutmayalım. Bu topraklarda yatan binlerce kefensiz şehidin kemiklerini sızlatmak istemiyorsak, vatanımıza, Türklüğümüze, Cumhuriyetimize sonuna dek sahip çıkmalıyız. Oylarımızı parçalamadan, yalan vaatlere kanmadan kendi hür irademizle KKTC de yaratılan farkın arkasında olan halk olduğumuzu bir kez daha ispat etmeliyiz… Bir kez daha Derviş Eroğlu demenin zamanıdır. Unutmayalım bu ne Derviş Eroğlu’nun nede Talat’ın zaferi olacaktır. Bu Farkın arkasında duran halkın zaferi olacaktır. Gerçek anlamda halkını arkasına alan kazanacaktır. Son seçimler halkın kimin arkasında olduğunu göstermiştir. 18 Nisan’da da aynı iradeyi göstermek bizim en büyük vazifemiz olacaktır. Son bir uyarı daha yapmak istiyorum sandık başına giderken, tüm şahsi çıkarlarımızı bir kenara bırakıp, yalnız Cumhuriyetimizin bekasını düşünmeliyiz. Çünkü Bu seçim sonunda ya var olacağız, ya da yok olacağız. 07.04.2010 Aylaberk |
Sonraki > |
---|