Altmış yıllık iç ve dış siyasetimiz nasıl düzeltilir?
Altmış yıllık iç ve dış siyasetimiz nasıl düzeltilir?
Hiçbir ülkeye kafa tutulmayacak, Allah harplerden korusun. Başımıza gelenler, "yumuşak güç" yöntemleriyle geldiğine göre savunmamız, zincirlerden kurtulmamız, vatan topraklarımızı geri almamız, millî eğitimimize yeniden sahip çıkmamız, birlik ve beraberliğimizi bozmak için oynanmış oyunları bertaraf etmemiz, kişiliğimize, onurumuza sahip olup aklımızı kullanarak, gene aynı cinsten (hattâ daha üstün) "yumuşak güç" yöntemleriyle olacaktır. [Bunun için Japonya'nın II. Cihan Harbi sonrası davranışlarını tetkik etmek de faydalı olabilir. Tabii taklit etmekten bahsetmiyorum.]
Başka devletlerin iç işlerimize karışmaları kesinkes engellenmeli; onların temsilcileriyle o konularda hiç ama hiç konuşulmamalı bile; sâdece kendilerine uluslararası ilişki kuralları hatırlatılmalı, bir de kendi ülkelerindeki bozuk durumları imâ eden sorular sorulmalı, o kadar. Cevap versinler bakalım.
BATI HAYRANLIĞI MARAZINA KAPILMAMIŞ KİŞİLER MÜZAKERECİ OLMALI
Uluslararası müzakerelere katılacak olanlar, bilinçsiz bir Batı hayranlığıyla hastalanmamış, sahte küreselleşme veya "tek dünya devleti" masallarına kanmamış, Batı'yı da, Doğu'yu da iyi bilen, şahsiyet sahibi, çok yetenekli, Türkçe'yi, Türk tarihini, Türk edebiyatını da iyi öğrenmiş, Batı karşısında aşağılık duygusu marazına kapılmamış kişiler olmalı; bir fırkanın, ucu dışarıda bir cemiyetin üyesi oldukları, Batılıların adamı oldukları için değil.
Seçimlerin, fırka kurultaylarının işleyiş tarzı, aday belirleme usulü düzeltilmeli. Gerçek demokrasiye yaklaşılmalı.
KARŞILIKLILIK İLKESİ
Her uluslararası meselede "karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkesi" kullanılmalı. Sayın Mümtaz Soysal'ın iki aylık dışişleri bakanlığı sırasında yaptığı gibi, birileri vatandaşlarımıza vize mi koyacak, biz de onlara koyacağız; işin usulü zâten budur. Yunanistan Kıbrıs, Pontus sorunu mu yaratmağa çalışıyor, biz de her gün, altmış yıldır ihmal ettiğimiz Batı Trakya Türklerinin acıklı sorunlarını dile getirmeliyiz. (Sözüm ona) AB, Türkiye'de etnik dille eğitim mi istiyormuş, bir kere ona ne, ikincisi, onlara Almanya'da, Hollanda'da Türk çocuklarının Türkçe konuşmalarının yasaklanması konusundan bahsetmeliyiz. Dünyada bir tek Türklerin mi hakları yok? Ama altmış yıldır her gelen hükümet âdetâ bunu kabullenmiştir. Bu perişan durum derhâl değişmelidir.
Yabancıların eli, millî eğitimin yakasından çektirilecek. Biz başka bir ülkenin eğitimine karışabiliyor muyuz?
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Batı ile Asya ülkeleri arasında bir denge siyaseti güdecek, Rusya ile, Çin ve Hindistan ile, Malezya, Endonezya, Kore, Japonya ile ilişkilerimizi artıracağız. Bu ara Güney Amerika ile, Afrika ile de ilişkilerimiz olacak.
Türk Dünyası ile ortak dil ve yazı yeniden geliştirilecek. Orta Asya ülkeleri Rusça, Türkiye İngilizce, sömürgeci dili hastalığından kurtarılacak. Türk dünyasında, Rusya'yı ve Çin'i de karşımıza değil, yanımıza alarak, kültür, eğitim, basın-yayın, ticaret, bilimsel araştırma, teknikbilig geliştirme ilişkileri kuvvetlendirilecek. Bu ülkeler arası gezim (turizm), insanların birbirlerini tanıma faaliyetleri artırılacak.
Bin yıllık ortak geçmişimiz olan İslâm dünyası da artık ihmal edilmeyecek. İngilizlerin 1920'lerden sonra otuz yılda onların eğitimlerine el atarak sonraki nesillerde yarattıkları Türk düşmanlığı giderilecek. Türkiye'de Arapça, Farsça öğrenilmesinden korkulmayacak; o ülkelerde de Türkçe'nin bir diğer dil olarak öğrenilmesi teşvik edilecek.
İKTİSADIMIZ IMF BOYUNDURUĞUNDAN KURTARILACAK
İktisadımız, hazinemiz, mâliyemiz IMF boyunduruğundan kurtarılacak. Onların kendi gayeleri için yetiştirdiği "uzmanlarımız" yeniden eğitilecek, bu başarılamaz, onlar gayri-milli kalırlarsa, onlardan uzak durulacak. İktisat ve maliye dallarında da gençlerimiz önce Türkiye'de ve Türkçe ile eğitim görecekler, sonradan yalnız ABD'de değil, Asya ve Avrupa ülkelerinin sistemlerini tanımak için oralarda bir iki yıllık ihtisas yapabilecekler. IMF'ye faizin faizi arttıkça artan borçlardan kurtulacağız. Bu borçlar bize kalkınalım diye değil, gittikçe daha bağımlı olalım, sonunda topraklarımızı bile yabancılara teslim edelim diye verilmiştir. IMF, Arjantin'e, Rusya'ya yaptığı gibi borçlarımızı silecektir. Onların artık her şartını, dayatmasını kabul etmeyeceğimizi, Asya ile de yeni ilişkiler kurmakta olduğumuzu görünce. [Şu anda dünyanın en borçlu devleti olan, iflasın eşiğinde bulunan ABD, Çin'in verdiği borçlarla ayakta duruyor. (Çin'den biz de biraz borç alalım bâri, ha,ha)].
ZİNCİRİ VURANLAR ONLAR DEĞİL KENDİMİZİZ
Dış siyasetimiz 1963'ten beri sâdece AB'ye girme masalı üzerine kurulu. Unutmayalım: AB şu anda güçsüz, hâlsiz, işsiz, pazarsız durumda. Bizim onlara değil, onların bize ihtiyacı var. Bu AB lâfıyla uyutma, her şeyi teslim etme siyasetine derhâl son verilecek. İlk başta AB ile tek yanlı ve bizim için çok zararlı olmuş olan gümrük birliği, ya ciddî müzakerelerle düzeltilecek, düzeltmemekte AB ısrar ederse, toptan iptâl edilecek. O zaman istediğimiz ülke ve ülkelerle ticaret ve gümrük anlaşmaları yapmakta serbest olacağız. Bir hayâlî zincir daha kolayca kesilip atılacak. Zinciri vurmuş olan aslında onlar değil, kendimiziz, daha doğrusu içerdeki bedhahlar (Atatürk'ün gençliğe hitâbesindeki tâbirle).